Angel Heart

Nefret etmek için yeterli din var ama sevmek için yok.

      New York'tan Harlem'e uzanan blues müzikleri,satanizim,voodoo eşliğinde,son derece zekice işlenmiş,gizem ve gerilim yüklü kült bir psikolojik film Angel Heart.

Sinema tarihine dönüp baktığımızda 80'li yılların çok özel olduğunu,birçok yönetmene ilham olan filmlerin çıktığını,devrim yaratacak filmlerin çıktığını görüyoruz.John Carpenter Hallowen filmi ile teen-Slasher akımını başlattı.Tabiri caizse gençlerin kesilip biçildiği filmler 80'li yılların en iyi alt türlerinden biri oldu.Öldürülemeyen seri katiller,bilim kurgu filmi olup korku unsurunun ağır bastığı filmler ile korku sineması 80'li yıllarda bir değişim yaşadı.Korku komedilerinin ağır bastığı filmler de bu yıllarda bize göz kırptı.The Shining,The Thing,They Live gibi korku sinemasında önemli yere sahip olan filmlerin bu dönemde çıktığını görüyoruz.

      Angel Heart/Şeytan Çıkmazı tam anlamıyla gotik bir polisiye,korku,kara film.Kendine has karanlık ve kasvetli havası ile akıllara The Crow filmini getirmiyor değil.Karanlık ve puslu arka sokaklar,loş mekanlar,eski model arabalar.Atmosferin bu kadar karanlık olması ile beraber gizemi de sonuna kadar koruması filmi tadından yenmez bir hale getiriyor.

1955 yılındayız.Harry Angel (Mickey Rourke) kirli sakallı,bozuk ağzı ve yüksek bel pantolonu ve dağınık paltosu ile günlük 125 dolara çalışan özel bir dedektiftir.Ufak tefek tehlikesiz işler ile uğraşan dedektifimiz,bir gün zengin bir müşteri ile tanışıyor.Louis Cyphere (Robert De Niro) zengin olmasının yanında oldukça tuhaf bir adamdır.Cyphere,Angel'dan kendisine borcunu ödemeden ortadan kaybolan ünlü şarkıcı Johnny Favorite'yi bulmasını istiyor.

     Dedektif Angel,Johnny Favorite'yi bulmak için yollara düşüyor.Buraya kadar kusursuz bir polisiye filmi gibi ilerliyor ilerlemesine fakat korku unsurunu da buram buram hissediyorsunuz.Filmin sonunda'' korkucu şeyler olacak'' düşüncesine ister istemez kapılıyorsunuz.Neler olup bitttiği konusunda film boyunca karanlıktayız.Finale geldiğinizde ise film boyunca elde ettiğimiz ipuçlarını birleştiriyor ve ortaya büyük bir tablo çıkıyor.Bu sebeple filmi çok dikkatli izlemenizi istiyorum.

       Sakalları,uzun tırmakları ve bastonu ile sinema tarihinin en etkiyici şeytanına imza atan De Niro,ses tonu,mimikleri ve tonlaması ile oynadığı karakterleri nasıl yaşadığını bizlere çok iyi bir şekilde sunuyor.De Niro'nun ne kadar muhteşem bir oyunculuk sergilediğini belirtsek de,ondan daha iyi olan Mickey Rourke'yi ayakta alkışlamaktan kendimizi alamıyoruz.80'li yılların en önemli oyunculardan birisi olduğunu bu filmde çok çok iyi anlayacaksınız.Tam bir anti kahraman yaratıyor filmde.

     Atmosferi,görselliği,senaryosu ve oyunculukları ile adım adım ilerleyip büyük bir gizemi aydınlatan filmimiz,dönemin en iyi filmlerinden..